Emel Topkaya – Emel Hakk

‘ENE’L HAKK’ DEĞİLİM AMA EMELİM HAKK’TIR

Üzerinde bir tanıtım yazısı yazılacak en zor eser herhalde postmodern romanlar olsa gerektir. Sadece retorikle (söz söyleme sanatı) bezenmiş, yer ve zaman bütünlüğünden uzaklaşmış eserlerin en belirgin özelliği okurken yaşattığından, sonradan yapılan değerlendirmeler biraz yapay kalmaktadır.

Emel Topkaya’nın Emel Hakk isimli romanı bu anlamda “Tatmayan bilmez!” dedirtecek cinsten fevkalede bir eser olarak yayın dünyasında yerini aldı. Yazar; Hallac-ı Mansur’un “Ene’l Hakk” iddiasına çağrışım yaparak ismiyle de ilginç hale getirdiği kitabınıngirizgah yazısında “Ene’l Hakk değilim ama emelim Hakk” diyerek bu çağrışımdan ne kastettiğini belirtmiştir. Giriş yazısının devamında “Kitabımda anlatılanlar hayal ürünü değil, gerçeğin ta kendisidir.” diyerek okuyucuyu zihinsel bir ön kabule hazırlamaktadır. Bizzat kendi yaşamı ya da yakınen bildiği kahramanlar üzerinden kurguladığı satırlar ilerledikçe yaşanmışlığın gücü hemen hissedilmektedir.Zira, kitaptaki duygu yoğunluğu, sorgulama ve arayış biçiminin bu denli güçlü anlatımla yapılması başka türlü izah edilemezdi.

Emel Hakk adlı roman on iki bölümden oluşuyor. Eserin her bölümünüayrı bir renk ile adlandıran yazar, hayatı bu renkler üzerinden okumakta ve anlamlandırmaktadır. Gri’den kırmızıya dönen renk cümbüşünde bir arayışın ve varoluşun izlerini görmek mümkündür. Romanı“Vuslat” isimli bir kadın kahraman üzerinden kurgulaması, “Vuslat” isminin özellikle tercih edilmesi, kahramanın başından geçen olumsuz bir kaç hadiseden sonra düştüğü boşlukta kendini sorgulaması, sonrasında arayışa girişip aradığını bulma yolunda yaşadıklarını ustaca resmetmesi, eseri özgün kılan unsurlar olarak göze çarpıyor.

Yazar romanda her bölümün başına, o bölümde anlatacağı mevzu ile ile ilgili bir ayet almış, ayetle ilgili bölüme “Hakça”, ayetin altına yine ayetin manasını çağrıştıran dörtlük ya da bir söz dizini eklemiş ve buna da “Halkça” demiş, anlatımına bunların ışığında devam etmiştir. Mümin ve mazbut bir kadının kula isyanı, Allah’a imanı olan romanda, zaman zaman yer ve olay kurgusu görünse bile, bunlar anlatım içerisinde belirgin değildir. Mesela yazar,“Memleketim” dediği Sivrihisar’ı yer olarak betimlemiş, bunu yaparken Sivrihisar’ı klasik bir mekân olarak değil, Nasreddin Hocamızın hisseleri üzerinden anlamlandırmıştır.

Romanın kahramanı Vuslat’ın iç dünyasındaki manevi arayışı klasik mistizim üzerinden değil, daha realist bir perspektifte sunan Emel Hakk, içerisinde güçlü diyalogları ve felsefi bakış açılarını da barındırmaktadır. İngiliz yazar Irvin Yalom’un kaleme aldığı “Nietzsche Ağladığında” adlı eserdeki karşılıklı güçlü felsefi diyalogları bilenler, Emel Hakk’ı okuyunca, esere daha çok hak vereceklerdir eminiz.

Eserin bir diğer ilgi çekici yönü, tasvir, betimleme ve benzetmelerde güncel argümanların, bilinen isimlerin ve imgelerin kullanılmış olmasıdır. Asabi birini Erol Taş’la, yiğit birini Cüneyt Arkın’la imgelerken, yer yer televizyon dizilerine de vurgu yaparak okuyucuyu güncel hayatın içerisinde tutmayı bilmiştir. Güncel kahramanlar üzerinden zihinlere yerleştirdiği algıyla da oldukça başarılı bir iş çıkarmış görünmektedir.

Emel Hakk, bir arayışın, bir başkaldırının, aslında bir kavuşmanın romanıdır. Konuları itibariyle baştan sona hesaplaşma duygusu ile dolu olan eser günümüz insanının, özellikle kadınlarımızın iç dünyalarında cereyan eden çıkmazların hikayesidir diyebiliriz. Gönül huzurunu ararken yaşamı, kendisine dayatılan hayatı ustaca sorgulayan ve çözüm önerilerini birlikte sunan yazar Emel Topkaya aslında bir tarih öğretmeni; 288 sayfalık hacimli sayılabilecek ilk romanı Emel Hakk ilesatırları gönüllere bir Yunus nefesiyle üflemektedir.

Böylesi güzel eseri okur dünyasına tavsiye ederken, Emel Hanım’ı başarılı çalışmasından dolayı tebrik ediyor, kendisinden yeni romanlar beklediğimizi bilmesini istiyoruz.

Selam ve dua ile…

Emel TOPKAYA, Maarif Mektepleri, 1. Baskı, Ocak 2018, 288 Sayfa

Yazar: Fehmi DEMİR

0 0 kere oylandı
İçeriği Değerlendir